Derler ki, Issık göl adında güzelliği dillere destan bir kız
varmış. Güzelliği dillere destan bir kız olur da talibi olmaz mı? Elbette
talipleri de varmış. Taliplerinden birinin adı: “Ulan” iken; diğerinin adı: “San
Taş” imiş. Kız bu iki genci de eşit derecede sevmiş ve ikisi arasında seçim yapamamış.
Bu yüzden de kederini gözyaşı olarak akıtmış. Bu gözyaşları da akıp bugünkü
Issık Göl’ü oluşturmuş.
İşte, dünyanın en büyük 2. dağ gölü ve Kırgızistan’ın turizm
merkezi olan Issık Göl’ün böyle bir efsanesi var Kırgız edebiyatında. Ne ilginçtir
ki bu göl uzaydan da göze benzemektedir. Bu yüzden de Rus astronot Aleksey Leonov (Uzayda
yürüyen ilk insan) tarafından göl: “yeryüzünün gözü” olarak adlandırılmış.
Kırgızların yıllarca ıyık (kutsal) olarak gördüğü için girmeye dahi çekindiği bu gölün hemen altında önceden bu bölgede yaşamış olan topluma dair kalıntılar yer almakta. Bu kalıntılardan arasında bir kilise de yer almakta ki, bu kilisenin bir bölümünde: Hz. İsa’nın havarilerinden biri olan ve Matta İncil’ini yazan Aziz Matthew’un mezarı olduğu rivayet edilmekte.
Bugün Kırgızistan turizminin başkenti ve şairlerin, yazarların esin kaynağı olan Issık Göl ve Issık Göl Bölgesi, yerli ve yabancı birçok turistin ilgisini çektiği gibi çeşitli efsanelere de ev sahipliği yapmakta.Hadi gelin hep birlikte efsaneleri ve hikayeleriyle ilgi uyandıran Issık Göl Bölgesi'ni birlikte gezelim!
BALIKÇI
Issık Göl Bölgesi sınırlarından içeriye girdiğinizde sizi ilk olarak Balıkçı şehri karşılıyor. Adını bu bölgedeki balığın bolluğundan ve balıkçılıkla uğraşan halktan alan şehir, Kırgızistan'da lezzetli bir balık yemek isterseniz uğramanız gereken yerler arasında olmalı. Ayrıca, dilerseniz yol üzerinde yer alan balık standlarından kurutulmuş balık satın alarak kendiniz de birbirinden harika balık yemekleri hazırlayabilirsiniz.
TOÑ BÖLGESİ - SKAZKA KANYONU ve TAMGA TAŞLAR
Issık Göl'ün Toñ vilayetindeki Tosor ve Tamga sınırları arasında yer alan Skazka (Peri Masalı) Kanyonu görülmeye değer yerler arasında. Yer yer gökkuşağını andıran renkli tepeciklerleriyle sizi kendine çeken kanyonun ilgi çekici bir diğer özelliği ise; oluşumların bazen bir ejderhaya, bazen bir file benzemesi. Ayrıca kanyonu ortadan ikiye bölen doğal oluşum da, Çin Seddi'ne benzemesiyle dikkat çekiyor.
TAMGA TAŞLAR
Issık Göl'ün Tamga ilçesinde bulunan Tamga (Harf) Taşlar, bugün yerli ve yabancı birçok turistin ilgisini çekmekte. Bu taşları ilgi haline getiren ise: Tibet harleriyle üzerilerine Buda'nın öğütlerinden bazılarının kazınmış olması. Belirli dönemlerde budistlerin de ziyaret edip ayin düzenlediği bu bölgede yapılan kazı çalışmaları neticesinde birde Buda'nın bağdaş kurmuş bacaklarına dair kalıntılar bulunmuş.
CETİ ÖGÜZ - CETİ ÖGÜZ DAĞLARI ve CARILGAN CÜRÖK
Bulutların ulaşmak için birbiriyle yarışa girdiği Ceti-Ögüz dağları bugün Issık Göl'ün sessiz sakin ilçelerinden biri olan Ceti-Ögüz'de yer almakta. Halk arasında çeşitli efsanelerle anlatılan dağın şöyle de üzücü bir hikayesi var. Rivayete göre; bir kadının iki küçük çocuğu ve yedi tane de öküzü
vardır. Bu kadın o kadar paraya düşkündür ki, ineklerini şu anki dağın
bulunduğu yere getirip şişmanlamaları için otlatır. Hayvanlar
günden güne şişmanlar ve kadın da günden güne bunu görüp
sevinir. Birgün kadın çocuklarını bu tarlada ineklerle bırakır ve
başka ufak tefek işlerini halletmek için uzaklaşır. Geri döndüğünde ise
çocuklarının cansız bedeniyle karşılaşır. Kadın hemen durumu anlar.
Meğer öküzler, kadının çocuklarını ezerek öldürmüştür. Bunun üzerine kadın
feryatlar ederek ellerini yere (toprağa) vurmaya başlar ve şöyle
der: "Evletlarım öldükten sonra ben ne eyleyeyim bu besili öküzleri?
Evlatlarımı öldüren bu öküzler taş olsun." Bunun üzerine bu öküzler taş
olur. Günümüzdeki bu dağlar aslında o besili öküzlermiş.
Bugün Ceti-Ögüz dağlarının hemen yanında bir dağ daha yer almakta. Bu dağın adı ise; "Carılgan Cürök (Yarılmış Yürek)". Diğer bir adı ise; "Apanın Cürögü (Annenin Kalbi)".
Gerçektende bu dağa baktığınızda bir kalbi andırdığını ve iki
parçaya bölünmüş olduğunu görebilirsiniz. Hatta dış yüzeyi de damarları
anımsatmakta. Bu yüzden halk, bu dağı çocuklarını kaybeden annenin yüreği oldarak lanse etmekte.
KARAKOL - FARKLI DİNLERİN BULUŞMA YERİ
Buraya göçüp gelen ilk insanların (Türklerin) toprağa ellerini sürdüklerinde ellerinin kararması sonucu Karakol olarak adlandırdıkları bu bölge bugün çeşitli din gruplarına ev sahipliği yapmakta. Gelin birlikte bu bölgedeki turistik yapılara göz atalım.
KUTSAL ÜÇLÜ RUS ORTODOKS KATEDRALİ
Kırgızistan'ın Issık Göl Bölgesi'ndeki Karakol şehrinde yer alan
Kutsal Üçlü (Karakol) Rus Ortodoks Katedrali 1895'den beri bu şehrin önemli
simgelerinden biri haline gelmiş. Tamamen ahşap yapıdan oluşan bu Rus
Ortodoks Katedralini Sovyetler zamanında devlet büyüklerinin de buluşma yeriymiş aynı zamanda.
Bu arada katedralle ilgili ilginç bir anım da oldu. Katedrale uğradığım sırada ayin vardı ve ayin bitiminde herkes içeride yer alan ağacın dallarından keserek yanına alıyordu. Yaşlı bir hanım da yanıma gelerek daha önce kesmiş olduğu ağaç dalını bana uzattı ve "Bu ağacın sana şans getireceğini
inanıyorum. Normalde bu ağaçtan bir dal alanlar bunu dışarıya
çıktıklarında atıyorlar ama, siz atmayın bu çok kutsal bir ağaç"- dedi. Bende bu bayanın sözünü dinledim ve o zamandan
beri dalı defterimin arasında taşıyorum. Aynı zamanda bu dalın her bir
yaprağını sıkıntı anında kullanabilirmişiz. Sanırım yakmak gerek ama
bilmiyorum. Ben sadece defterimin arasında bulunduracağım sanırım.
DUNGAN CAMİ (HACI İBRAHİM CAMİ)
Kutsal Ruh Katedrali'nden sadece 10 dakikalık yürüme mesafesinde olan Dungan Cami, 1904 yılında Hacı İbrahim adlı birinin girişimleri ve finansal desteği sayesinde Pekin'den getirilen usta mimar Ju-Si'nin öncülüğünde inşa edilmeye başlanmış. Caminin inşa edilmesinde sadece 20 usta çalışmış ve inşa edilmesi 3 yıl sürmüş. Caminin en büyük özelliği ise; tek bir çivi bile kullanılmamış olması. Toplam 42 ahşap sütunun desteğiyle ayakta duran caminin birden fazla katmanlı çatı süslerinde armut, üzüm, erik gibi çeşitli meyveler yer almakta.
1929 yılından 1947 yılına kadar olan süreçte Sovyetler Birliği tarafından depo olarak kullanılan bu cami 1947 yılında tekrar açılmış ve günümüze kadar cami olarak hizmet vermeye devam etmiş. Bu arada cami aynı zamanda tarihi bir yapı olarak görüldüğü için çeşitli ülkelerden gelen turistlerin de ilgisini çekmekte. Hatta camide çalışanlar Türkçe, Arapça, İngilizce, Rusça ve Kırgızca olarak caminin tarihini size anlatmakta. Günümüzde bu cami, en büyük destekçisi olan Hacı İbrahim'in adını taşısa da, Dunganlılar (Çin kökenli Müslümanlar) tarafından inşa edildiği için halk tarafından Dungan Cami
olarak adlandırılmakta.
AK SUU - SICAK SU KAPLICALARI ve DOĞANIN MUHTEŞEM ZAFERİ
Issık Göl Bölgesi'nin Ak-Suu ilçesinde yer alan sıcak su kaplıcaları bölgeye gelen turistlerin ilgisini çekmeyi başarıyor. Doğayla iç içe, dağların arasında olan kaplıcaların bir diğer özelliği ise çeşitli hastalıklara deva olaması.
Ak-Suu ilçesindeki bir başka ilgi uyandıran turistik mekan ise: "Mertsbaher Gölü". Bu göl yıl içerisinde sularını çekiyor ve sadece Ağustos, Eylül aylarında tamamen doluyor. Gölün sadece bu iki ayda dolu olmasının sebebi ise; Eylül ve Ağustos aylarında havanın aşırı sıcak olması ve bundan dolayı dağlardaki karların eriyip gölü doldurması.
TÜP BÖLGESİ -SANTAŞ (TİMUR'UN TAŞLARI)
Issık Göl Bölgesi'nin Tüp şehrindeki Santaş köyünde yer alan San (Sayı) Taş ya da Timur'un Taşları, uzaktan bir taş yığını olarak görülüp ilgi gösterilmese de, kendi içinde oldukça derin anlam taşıyor.
Rivayete göre; Timur, savaşa giderken bu yol üzerinde durur ve askerlerinden her birinin bir taş alıp bu taş yığınının hemen yanında yer alan çukur alana koymasını ister. Askerleri bu duruma şaşırsa da denileni yapar. Daha sonra, savaş bitip de Timur askerleriyle birlikte gerisin geri bu yoldan dönerken, askerlerine bu sefer daha önceden taşları yığdıkları yerden alarak şu anda taşların bulundukları alana koymalarını ister. Askerler bu duruma yine şaşırsa da denileni yapar. Herkes bir taş alıp söylenilen alana koyar ama geride yine biraz taş kalmıştır. Timur sinirlenmesin diye askerler o taşları da kaldırmak ister ama taşlar ne kadar küçük olsa da yerinden oynamaz. Askerler bu duruma çok şaşırıp Timur'a haber verir. Alana gelen Timur ise gayet sakin bir şekilde taşlara bakarak: "Demek benim savaşta bu kadar askerim şehit düştü" -diyerek savaşta kaybettiği askerlerinin sayısını öğrenmiş olur.
DİKKAT! Bu alana ulaşmak oldukça zor ve meşakatli. Yol oldukça bozuk ve uzun. Herhangi bir nagivasyon cihazında yeri tam olarak belirtilmiş değil. Bu yüzden buraya gerçekleştireceğiniz seyahatte dikkati elden bırakmamanızı ve planınızı ona göre yapmanızı tavsiye ederim.
KIRÇIN YAYLASI ve DÜNYA GÖÇEBE OYUNLARI
Issık Göl Bölgesi'ndeki Kırçın Yaylası'nda düzenlenen Dünya Göçebe Oyunları, iki yılda bir çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Çeşitli ülkelerden gelen sporcuların katılımıyla gerçekleşen oyunlarda; sporculara başarılarına göre altın, gümüş ve bronz madalya takdim edilirken oynanan oyunlarla da izleyecilere eğlenceli dakikalar sunuluyor. Ayrıca alanda Kırgız kültür ve medeniyetine dair çeşitli etkinlikler de düzenlenmekte. Bu arada bu yıl (2018) üçüncüsü düzenlenecek olan Dünya Göçebe oyunları 2-8 Eylül arasında gerçekleşecek. Seyahat planınızı ona göre ayarlayabilirsiniz.
ÇOLPON ATA - TARİHE DOKUNUN!
Bir zamanlar zengin bir toprak ağasına çobanlık yapan yaşlı bir adam varmış. Adamın yaşı geçmesine rağmen hiç çocuğu olmamış. Buna üzülen adam ve karısı gökyüzüne bakarak Allah'tan kendilerine Çolpon (Çoban, Venüs) Yıldızı kadar güzel bir evlat vermesi için yalvarmışlar. Bundan kısa bir süre sonra kadın hamile kalmış ve bir kız bebek dünyaya getirmiş. Çoban, kızına Çolpon adını vermiş. Kız yavaş yavaş büyümeye ve güzelleşmeye başlamış. Bununla birlikte adamın eşi de yaşlanıp vefat etmiş. Bu arada kızın güzelliği de çobanın çalıştığı toprak ağasının kulağına kadar gitmiş ve ağa, çobana adamlarını gönderip kızıyla evlenmek istediğini belirtmiş. Çoban, kızının kendisi gibi yoksulluk çekmemesini istediği için teklifi kabul etmiş. Toprak ağasıyla evlenmek istemeyen Çolpon, babasını ne kadar vazgeçirmeye çalışsa da başaramamış. Bunun üzerine kız, babasına doğduğu topraklarla vedalaşmak istediğini belirterek izin almış ve dağa doğru yürümeye başlamış. Burada derdini haykırarak kendini dağdan aşağıya bırakmış. Dağdan aşağıya düşen kız taşa dönüşmüş. Akşama kadar evinin yanında kızını bekleyen çoban ise; kızı eve dönmeyince çareyi dağa tırmanmakta bulmuş ve orada kızının taşa dönüşmüş bedeniyle karşılaşmış. Kızının taşa dönüşmüş bedeninin yanında çöküp ağlayan adam da, eşinin ve kızının ölümünün ardından daha fazla yaşayamayacağını düşünerek kendini dağdan aşağıya bırakmış. Ardından o da aynı kızı gibi bir taşa dönüşmüş. Bugün şehrin yukarı kısımlarında yer alan dağları halk Çolpon ve babasına benzetmekte ve buraya o yüzden Çolpon-Ata (Çolpon ve Babası) demekte.
RUH ORDO AÇIK HAVA MÜZESİ
Issık Göl Bölgesi'nin Çolpon-Ata şehrinde yer alan Ruh-Ordo Açık Hava Müzesi, Kırgızistan'ın incisi olarak kabul edilen Issık Göl'ün de hemen yanında yer alıyor. Müzeyi diğer müzelerden ayıran ise sadece Kırgız tarihine, kültürüne değil; dünya tarihine, kültürüne dair izleri de içinde barındırması. Sözlük anlamı: "Ruhların yeri" olan müzenin içinde iki önemli devlet adamının da heykeli yer almakta. Bunlardan biri: Kazakistan'ın devlet lideri Nursultan Nazarbaev iken; bir diğeri: Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk. Müzenin içinde ayrıca Türk destanlarına ve Cengiz Aytmatov'un eserlerinde yer alan karakterlere dair heykeller de yer almakta. Hatta öyle ki, müzede Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un birde müzesi yer almakta.
Bu arada müzenin bir diğer güzel yanı da, Kırgızistan'da yer alan çeşitli din gruplarının bu topraklar üzerinde nasıl uyum içinde yaşadığını göstermesi. Müzede beş dini temsil eden (Budizm, Ortodoksluk, Hristiyanlık, Yahudilik, Müslümanlık) beş şapel yer almakta ama aslında daha fazla dine ait kültürel obje bu müzede ziyaretçilere sunulmakta. Bununla birlikte müzede: Kırgız geleneksel çadırı, geleneksel giysiler, resimler, müzik aletleri, önemli filazofların ve yunan tanrıçalarının heykelleri de yer almakta. Issık göl bölgesine gelirseniz bu müzeye uğramanızı şiddetle tavsiye ederim.
ÇOLPON- ATA TARİH, KÜLTÜR, MEDENİYET MÜZESİ
Kırgız tarihine dair belki de en güzel örnekleri bulabileceğiniz bir müze Çolpon-Ata Tarih, Kültür, Medeniyet Müzesi. Müzede geleneksel Kırgız kıyafetleri, baş giyimleri, takıları, eski kap kacak kalıntıları, müzik aletleri ve Kırgız tarihine dair önemli belgeler yer almakta.
PETROGLİF AÇIK HAVA MÜZESİ (SAYMALI TAŞ)
Kırgızistan'ın Çolpon-Ata şehrinde yer alan Petroglif Açık Hava Müzesi, Türk göçmen tarihine dair önemli izler taşıyor. Bu müzede yer alan 4000'in üzerindeki taşlardan bazılarına atlı adam, keçi, geyik, dağ, güneş gibi şekiller çizilmiş. Bu çizimlerden bazıları da maalesef bakımsızlıktan dolayı yok olmuş durumda. Bu arada müzeye yaptığım ziyaret sırasında ilginç bir manzarayla da karşılaştım. Üzerinde keçi tasviri bulunan bir petroglifin hemen üstünde aynı çizimdekine benzer bir keçi duruyordu ve kayanın etrafını da tekeler çevirmişti. Gerçekten ilginç bir manzaraydı. Eğer şanslıysanız sizde böyle bir manzaraya şahit olabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder